…/…/2013
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
ŞİKAYETÇİLER : (Ad- Soyad, TC Kimlik, Adres, Telefon)
ŞÜPHELİLER :
1) İbrahim Melih
GÖKÇEK / Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı
2) Ömer Faruk
ERCİYES / Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı
3) Ankara
Büyükşehir Belediyesi İmar ve Bayındırlık Komisyonu Üyeleri
(14.12.2012 tarihli 2201, 2205, 2207 sayılı Meclise
sunulan raporda imzası olanlar)
4) Emlak
ve İstimlak Dairesi Başkanlığı Yetkilileri
(14.12.2012 tarihli 2201, 2205, 2207 sayılı
Meclise sunulan görüşte imzası olanlar)
5) Ankara
Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeleri
(14.12.2012
tarihli 2201, 2205, 2207 sayılı Meclis Kararlarına Olumlu Oy Kullananlar)
SUÇ : İdari Yargı Kararını Uygulamamak ve Yargı
Kararlarını Etkisiz Kılmak Suretiyle Görevi Kötüye Kullanmak, görevinin gereklerine uygun bir şekilde,
basiretli ve olağanüstü özenli davranması gerekirken gerek kasten gerekse de
ihmalen aykırı hareket etmek suretiyle semt sakinlerinin yeşil alanlarını yok
ederek mağdur edilmesinde ısrarcı olmak, Mahkeme kararının gerekçelerini
ortadan kaldırmak için verilen konusu Suç Olan Emir ve Talimatları uygulayarak
bilim ve fennin gereklerine aykırı geçici, parçacı rapor ve görüşler hazırlamak
suretiyle Mahkeme kararlarını etkisiz kılmak (TCK
257 vd ceza hükümleri)
SUÇ
TARİHİ : 21.11.2012 (EİDB görüş tarihi) ve 14.12.2012
(Belediye Meclisi ve İmar Komisyonu Rapor Tarihi)
SEVK MADDESİ : Re’sen rastlanılacak sebepler yanında, 5237 s. Y. 257. Maddesi uyarınca
AÇIKLAMALAR :
OLAYLAR ve
GELİŞMELER :
Çankaya İlçesi Karakusunlar Kd.7940 ve 7942 nolu parsellerde
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 29.11.2011 tarih ve 3438 sayılı kararı
ile onaylanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği 23.12.2011 tarihinde
askıya çıkmıştır. Semt sakinleri dava konusu plan değişikliğine 1 aylık askı
süresi içerisinde 9.1.2012 tarihinde ayrı ayrı dilekçeler ile binlerce imza
vermiştir.
Bizlerin de aralarında bulunduğu plana karşı tüm itirazlar
Belediye Meclisinin 17.02.2012 tarihli toplantısında görüşülmüş ve 283 sayılı
karar ile reddedilmiştir.
İtirazların reddine dair kararlar, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
20.03.2012 tarih ve 882 sayılı yazısı ile 23.05.2012 tarihinde adi posta ile
gönderilmiş ve itiraz edenlerin bir kısmı idare mahkemelerinde davalar
açmıştır.
AÇILAN BU DAVALAR DIŞINDA MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI
İLE ŞEHİR PLANCILARI ODASI’NIN AÇTIĞI DAVALARDA ANKARA 10 VE 15. İDARE
MAHKEMELERİNCE AYRI AYRI BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPILMIŞ, ARDINDAN MAHKEMELERCE
YÜRÜTMEYİ DURDURMA VE İPTAL KARARLARI VERİLMİŞTİR.
Ankara
Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 17.06.2011 gün ve 1791 sayılı kararı ile
onaylanan “Çankaya İlçesi Karakursunlar Kd.7490 ve 7492 nolu parsellerde 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği”ne yapılan itirazlara ilişkin Belediye
Meclisi’nin 29.11.2011 gün ve 3438 sayılı kararı ile onaylanan “1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı Değişikliği” ile bu kararı durduran ve iptal eden Mahkeme
kararları sonrasında MAHKEMELERCE VERİLEN İPTAL KARARLARININ GEREKÇELERİNİ
ORTADAN KALDIRACAK ŞEKİLDE ALINAN YENİ MECLİS KARARLARI İLE SEMT HALKININ VE
ANKARALILARIN MAĞDUR EDİLMESİNE DAİR OLAYLARA AŞAĞIDA YER VERİYORUZ.
Alana
ilişkin ilk imar planı Bakanlıkça 28.01.1982 yılında yapılmış ve İmar Heyetinin 27.04.1982 gün ve 221 nolu
kararı ile 74950 nolu parselasyon planı onaylanmıştır. 109.339 m² yüzölçümlü 7490 sayılı parselin 16.084 m²’sinin DOP, 34.710 m² ‘sinin bedelsiz terk
olarak ayrıldıktan sonra 58545 m²’si
diğer imar ada/parsellere tahsis edilmiştir. 130.946 m² yüzölçümlü 7492 sayılı parselin 20.856 m²’sinin DOP, 40.381 m²’sinin
bedelsiz terk olarak ayrıldıktan sonra 69.709 m²’si diğer imar ada/parsellere tahsis edilmiştir.
1982
yılında onaylanan 74950 nolu parselasyon planı notlarından “ Yeşil alanlar, genel otoparklar, yollar,
eğitim ve diğer hizmet alanları kamu eline geçmeden ve teknik altyapı
gerçekleşmeden iskan izni verilemez” hükmüne karşı o dönem SS Üçüncü
İdareciler Arsa ve Yapı Kooperatifi adına Ankara 8. İdare Mahkemesinde açılan
dava sonucu dava konusu iskan izni verilmez hükmü işlem iptal edilmiştir.. söz
konusu karar Danıştay 6. Dairesince onanmış, davalı Çankaya Belediyesi
Başkanlığı karar düzeltme yoluna gitmiş, karar düzeltme talebi de Danıştay 6.
Dairesince reddedilerek onama kararı kesinleşmiştir.
Karar
sonrasında Çankaya Belediyesi’nce başvuru sahiplerine “iskan verilmesi“ yönünde
karar verilmiştir. Belediye, 18.1.2007, 1862 sayılı yazısı ile iskan belgesi
verilen ada parsellerin listesi ile Mahkeme kararları Ankara Büyükşehir Belediyesi
Başkanlığı’na da üst yazı ile göndermiştir.
Ancak ilgili idarelerce
tarafından söz konusu plan notuna rağmen hem iskân ruhsatı vermiş hem de
“kamuya terk işlemleri” gerçekleştirilmemiştir.
1) Kamuya
bedelsiz terki öngörülen alanların
plan notuna göre terki yapılmayarak donatı alanlarında kalan kadastro
parsellerine 2. kez imar hakkı talep
edildiği plan teklifi 11.03.2009/678 sayılı Ankara Büyükşehir Belediye
meclisi kararı ile onaylanmıştır.
Plan
teklifi ile mülk sahiplerine 27446 ada 1 nolu parsele isabet eden sağlık kurumu
Alanı ile güneyindeki Çocuk Bahçesi Alanından oluşan 8924 m² yüzölçümlü E:1.80 yoğunluklu konut alanı ayrıldığı, fiziki
imkansızlıklara rağmen taleplerinin mümkün olduğu ölçüde karşılanmış olduğu bildirilmiştir.
Söz
konusu plana mülk sahipleri tarafından “planlama
alanı içerisinde rantı daha yüksek olan başka yerden yer verilmesi ve daha
fazla imar hakkı verilmesi” gerekçesiyle mülk sahiplerince itiraz edilmiş,
itirazın reddine karşı açılan Ankara 4. İdare Mahkemesinin 15.4.2010 tarih ve
2010/214 E., 2010/567 K sayılı ilamı ile dava süre aşımı nedeniyle
reddedilmiştir.
Bu davanın reddi üzerine bu
kez mülk sahipleri tarafından belediye aleyhine kamulaştırmasız el atma
davaları açılmaya başlanmış ve davalar Belediye aleyhine sonuçlanmaya
başlamıştır. (Örn: Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2.2.2010 tarih ve
2009/105 E., 2010/7 K[1])
Bu ve benzer davalar üzerine Belediyece, söz konusu davalarda yüksek bedellere
hükmedildiği gerekçe gösterilerek kendi ihmali neticesinde kendisine
yüklenen bu yükten kurtulmak için bu kez söz konusu parsellerin yeniden
düzenlenmesini gündeme getirmiştir. Bu husus birçok yazışmasında geçmektedir
7490
sayılı parselin
yüzölçümünün 34.710 m² olarak
görüldüğü ancak bedelsiz terk gerçekleştirildiği şu anki büyüklüğünün 26472
m² olduğu, 7492 sayılı parselin yüzölçümünün 40.381 m² olarak görüldüğü ancak
bedelsiz terk gerçekleştirildiği şu anki büyüklüğünün 30.797 m² olduğu,
toplamda 57.269 m² maliklere aittir.
Malikler
tarafından yapılan plan teklifi; ilgili
kurum görüşü alınmadan ilkokul alanının tamamının ve ilkokul yanındaki donatı
alanlarının kentsel çalışma alanına dönüştürülmesi, kentsel çalışma alanına
bölgenin emsalinde yüksek emsal verilmesi, kentsel çalışma alanı içinde
residans konut yer alabileceğinin belirlenmesinin bölgeye ek nüfus getirmesi,
SKT alanının emsalinin 0.50’den 1.5’e çıkartılması, özel sağlık, özel eğitim ve
kreş alanının hem kadastro parseli dışında ayrılmış olması hem de parktan
oluşturulmasının imar mevzuatına, şehircilik ilke ve esaslarına uygun olmadığı gerekçe
gösterilerek nedeniyle alternatif bir plan hazırlanmıştır.
57.269 m² yüzölçümlü 7490 ve 7492 sayılı parsellerin %40 DOP kesilerek arta
kalan yaklaşık 34.361 m² faydalı alan oluşturmak üzere söz konusu
parseller içerisinde kavşak alanı, yol, mevcut park; çocuk bahçesi alanlarının
ticari rekreasyona dönüştürüldüğü, ticari rekreasyon alanlarında yapılaşma
koşullarının E:0.15, H:2 kat olarak belirlenen plan teklifinin Ankara
Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 17.06.2011 gün ve 1791 sayılı kararı ile onaylanmıştır.
17.06.2011
gün ve 1791 sayılı karar ile onaylanan imar planına ilişkin mülk sahiplerince
önce “Yapılan
plan imar mevzuatına, yasanın öngörmüş olduğu plancılık esaslarına ve
şehircilik ilkelerine uymadığı gibi adalet ve hakkaniyetten de çok uzaktır. İdarelere,
maliklerinin görüşleri ve muvafakati alınarak, mağdur edilmeden yeniden plan
yapılması” talebi ile dilekçeler
verilmiştir.
Yine semt sakinlerince ikinci defa “1/1000 ölçekli plan dahil imarın tüm aşamaları tamamlanıp plan tapuya
tescil edildikten sonra açılan kamulaştırmasız el atma davalarından ve doğacak
tazminat haklarından vazgeçileceğinin taahhüdü ile söz konusu alanın “Kentsel
Servis Alanı” kullanımı ve E=1,50 yapı yoğunluğu ile düzenlenmesi
talebi” ile dilekçeler verilmiştir.
Nihayet semt sakinlerince 3. kez verilen dilekçeler ile “Parsel
kullanım kararı “konut ve ticaret”, “emsal 2.5”, “hmax serbest”
olacak şekilde konut, ticaret, büro-ofis ve her türlü işyeri birlikte ya da
ayrı ayrı projelendirilebilir ve ±00 kotu yoldan, tabii zemin ortalamasından ya
da proje müellifinin uygun göreceği noktadan verilmesi, ±00 kot altı emsal
haricidir" imarlı 16000 , m2 (+- 100) alanlı müstakil bir parsele
hisselerimizin aşağıdaki hisse oranlarıyla birlikte taşınması ve bir ay
içerisinde uzlaşma komisyonunun toplanarak yukarıdaki şartlarda karşılıklı
uzlaşma tutanağının imzalanması, üç ay içerisinde 1/5000 planın meclisten
geçirilerek kesinleşmesi ve nazım imar planının ilçeye intikalinden itibaren
bir yıl sonuna kadar ilçe belediyesi tarafından meclis kararına bağlanmaması
halinde 5216 sayılı kanunun 7/b maddesi gereğince en geç üç ay içerisinde
Büyükşehir Belediyesince 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve kesinleşmesini
takiben parselasyon planı işlemlerinin bitirilerek imar tapularının dağıtılması
şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde maliklere tahsis edilen 16000 m2
(+-100) dışındaki bakiye hisselerimizi bedelsiz olarak terk edeceğiz ve
davalarımızdan feragat edeceği taahhüdü” ile ilan askı süresi içerisinde plan
değişikliklerine itiraz edilmiştir.
Ankara
Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 17.06.2011 gün ve 1791 sayılı kararı ile
onaylanan “1/5000 Ölçekli Nazım İmar
Planı Değişikliği”ne yapılan itiraza ilişkin Belediye Meclisi’nin
29.11.2011 gün ve 3438 sayılı kararı ile “Ticari
rekreasyon kullanımının kaldırılarak güney bölümdeki 2 ticari rekreasyon
adasının yeşil alana döndürülmesi, 25 m.lik yola cepheli kuzeydeki yaklaşık
16000 m2 rekreasyon adasının konut+ticaret kullanımına çevrilerek E=2,5,
H=Serbest imar durumu verilmesi, konu ile ilgili gerekli plan notlarının
oluşturulması” ile “Çankaya İlçesi Karakursunlar Kd.7490 ve
7492 nolu parsellerde 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı Değişikliği” onaylanmıştır.
Söz konusu Plan
Değişikliğine “İmar Kanunu’na, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve
kamu yararına bütünüyle aykırı olduğu” gerekçesi ile tarafından TMMOB Şehir
Plancıları Odası tarafından Ankara 4. İdare Mahkemesi’nin 2011/2124 E. sayılı
dosyası üzerinden iptal davası açılmıştır. Dava halen görülmektedir, ancak bu
suç duyurusuna konu olan meclis kararı öncesinde meclisçe kabul edilen
kararlara karşı 10 ve 15. İdare Mahkemesinde açılan davaların konusu plan
revizyonu, 4. İdare Mahkemesinin yargılaması devam ederken revize edilmiştir. Bu
kararlar da 10 ve 15. İdare Mahkemelerince bilirkişi incelemesi sonrasında önce
durdurulmuş, ardından iptal edilmiştir. (Savcılıkça
bu karar ve raporların temin edilmesini talep ederiz)
BU KARARIN ARDINDAN ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİNİN 14.12.2012 TARİH VE 2207 SAYILI KARARI İLE
KARAKUSUNLAR KD.7490 VE 7492 NO’LU PARSELLER DE 1/1000 ÖLÇEKLİ UYGULAMA İMAR
PLANI DEĞİŞİKLİĞİ ONAYLANMIŞTIR. 18.01.2013 tarihi itibari ile de
askıya çıkartılmıştır. Söz konusu uygulama imar planı; Birlik Parkının kullanımını daraltıcı niteliktedir. Bölgedeki
aktif iki parkı ve bir kısım yeşil alanı
tamamen Ticari Rekreasyon alanına dönüştürmektedir. Olası depremlerde güvenli
alanları ortadan kaldırıcı bir yönü bulunmaktadır. Bölgede ki nüfus
yoğunluğunun artırmaktadır. Hali hazırda yetersiz olan; alt yapı, sosyal donatı
alanları ile yeşil alanların daha da yetersiz hale gelmesine etki edici bir
nitelik taşımaktadır.
ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİNİN 14.12.2012 TARİH VE 2205 SAYILI KARARI İLE
KARAKUSUNLAR KD.7490 VE 7492 NO’LU PARSELLER DE 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI
DEĞİŞİKLİĞİ ONAYLANMIŞTIR. 18.01.2013 tarihi itibari ile de Başkanlığınızda
askıya çıkartılmıştır.
Oysa söz konusu
parsellere ilişkin, 29.11.2011 tarih ve 3438 sayılı karar ile onaylanan ve
23.12.2011 tarihinde askıya çıkartılmış 1/5000 ölçekli nazım imar planı
değişikliği; Ankara 15. İdare Mahkemesinin; 18.07.2012 gün ve E:2012/233,
K:2012/1197 sayılı kararı ile; yapılmak istenen değişikliğinin KAMU YARARI
TAŞIMADIĞINA , Parkın bütünlüğünün korunması için kamulaştırma aracının
kullanılması gerektiğine işaret ederek, uygulamanın iptal edilmesine karar
vermiştir.
Yukarıda ifade
edilen mahkeme kararına rağmen belediye meclisi, ilgili parsellerin bir
bölümünün üzerinde Kentsel Dönüşüm ve Gelişim kararı almıştır. Kentsel Dönüşüm
ve Gelişim Proje Alanı Sınırına bakıldığında, sınırların parklar ve yeşil
alanlardan ibaret olduğu görülmektedir. Bu tablo Kentsel Dönüşüm ve Gelişim
düzenlemesinin ruhuna ve amacına aykırılık teşkil etmektedir.
Plan Yapımına Ait Esaslara
Dair Yönetmeliğin; İmar Planı
Değişikliklerinde Uyulması Gereken Esaslar Bölümünün 27 maddesinin 2.
Fıkrasında ifade edilmiş olan; “ İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı
alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde
eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir. şeklindeki hukuki zorunluluk vurgulanmış olmasına karşın, plan bütününde
söz konusu hükmün uygulanmadığı görülmektedir.
ANKARA
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİNİN
14.12.2012 TARİH VE 2201 SAYILI KARARI İLE KARAKUSUNLAR KD.7490 VE 7492
NO’LU PARSELLER KENTSEL DÖNÜŞÜM VE GELİŞİM PROJE ALANI OLARAK ONAYLANMIŞTIR. 18.01.2013 tarihi itibari
ile de askıya çıkartılmıştır.
Söz konusu karar, 5393 sayılı kanunun 73.
Maddesinin (Değişik 17/6/2010-5998/1.md.) birinci fıkrasına aykırılık teşkil
etmektedir. Keza ilgili kanun maddesinin birinci fıkrası; Kentsel Dönüşüm ve
Gelişim Alanı Sınırları içerisinde kamu mülkünün bulunması halinde Bakanlar
Kurulu Kararı şartını zorunlu kılmaktadır. İlan edilen bu sınır içerisinde
belediye hissesinin de bulunması nedeniyle bu yasa maddesine aykırı bir işlem
tesisi edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca bu sınır; Birlik Parkının bütünlüğünü
bozucu, kullanımını sınırlayıcı bir sonuç doğurmakla birlikte, bölgedeki iki
küçük park ile yeşil alanları da ortadan kaldırıcı içerikli olduğu
anlaşılmaktadır.
SÖZ KONUSU KARARLAR, 10 VE 15. İDARE MAHKEMELERİNCE VERİLEN KARARLARIN
VE DAYANAĞI BİLİRKİŞİ RAPORLARININ GEREKÇELERİNE AYKIRI OLUP, MAHKEME
KARARLARININ ETKİSİZ KILMAK, BU KARARLARIN GEREKLİLİKLERİNİ UYGULAMAMAK AMACI
İLE ALINMIŞ KARARLARDIR.
Oysa
Anayasa Md.138/son’da “...Yasama
ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez.” denilmiş,
İYUK Md.28/1’de
“...Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve
yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararların icaplarına göre idare,
gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. (...)” ifadelerinde
bulunulmuş,
TCK
Md. 257’de ise “(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller
dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin
mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç
sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(...)” hükmüne yer verilmiştir.
Suça konu eylemin “İPTALİ” kararının uygulanmaması
olduğu hususu da dikkate alınarak iptal kararlarının mahiyeti üzerinde
durulması gerekmektedir.
“...Anayasa kuralları, buyurucu ve bağlayıcı Hukuk
kurallarıdır. Mahkeme kararlarının geciktirilmeden yerine getirilmesi zorunludur.
İnsan hak ve özgürlüklerini; sosyal adaleti, toplumun huzur ve refahını
gerçekleştirmeyi ve güvence altına almayı amaçlamış demokratik bir Hukuk
Devletinde, açıklanan Anayasa ve kanun kurallarına rağmen bir Mahkeme kararının
yerine getirilmemesi düşünülemez. Aksi halde bu kanun kuralları kağıt üzerinde
kalmaya zorunlu, değersiz sözcükler olmaktan öteye gidemez. (...) Bir bakan ya
da mahkeme kararlarını uygulama durumunda bulunan diğer Kamu görevlilerinin
yukarıda açıklanan Kanuni kuralları bilmedikleri ileri sürülemez. Öyle ise;
açık, kesin ve emredici Kanun kurallarına bilerek aykırı davranış da kişisel
kusur kabul edilmek gerekir. (...) Görülüyor
ki, Yargıtay ve Danıştay kararlarında, suçun oluşması için mahkeme kararını
yerine getirmeyen Kamu görevlisinin ayrıca garaz, kin, husumet ve benzeri
duyguların etkisiyle hareket etmesi aranmamaktadır. Sadece kararın
uygulanmaması suç teşkil ettiğine göre (...)” (YİBGK, 1978/7 E., 1979/2 K.,
22.10.1979 T.) denilmiş, en genel hukuk kuralları bağlamıyla, iptal kararının
da uygulanması zorunlu yargı kararlarından olduğu, yargı kararlarının yerine
getirilmemesinin de suç olduğu kabul edilmiştir.
İdari yargı kararlarını uygulamakla yükümlü
olanların, idari yargı kararlarını geciktirmeksizin uygulamak zorunda oldukları,
idari yargı kararları üzerinde hiçbir tasarruf hakları olmadığı doktrin ve
uygulama tarafından, yasal düzenlemeyle de koşuttur: Şöyle ki, “...Mevzuatımızda,
yargı kararlarının uygulanması konusunda idareye takdir yetkisi tanınmadığı
(...) açıktır. (...)” (D. 5. Da. , T: 29.12.199, E: 1999/510, K:1999/4566)
Keza takdir yetkisi ile ilgili görülen bir davada “(…) sanığın ‘yürütmenin durdurulması ve katılanın görevine iadesi’ konusunda Danıştay kararını tebligat tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yerine getirmemekten ibaret eyleminin, İdari Yargılama Yasasının 28/1. maddesine açıkça aykırı bulunduğu, bu nedenle T. Ceza Yasasının 228. maddesindeki suçun oluştuğu gözetilmeden; ‘…üst mercilerden onay için beklendiği, alınan onayın tebliğinden itibaren makul süre içinde katılanın işe alındığı…’ gerekçesiyle beraat kararı verilmesi, yasaya aykırı (…)” (
İptal kararı ile ilgili olarak da aynı gerekçelerin
geçerli olduğu hukuki bir gerçektir.
Anayasa’nın
138. Maddesi, yargı kararlarının uygulanmasının geciktirilmesini dahi
yasakladığına göre; yargı kararlarını uygulamamanın açık bir Anayasa’yı ihlal
suçu oluşturduğu şüphesizdir. Bu ağır eylemin cezasız bırakılması, kamu
görevlilerinin haksız yere korunması Anayasa’nın 2. maddesinde teminat altına
alınan hukuk devletlerinde kabul edilemez bir uygulamadır.
Yukarıda aktarılan tümcelerden, idarenin, idari
yargı yerince verilen yürütmenin durdurulması kararını uygulamaktan, “idari
tasarrufu ve onun sonucu olan işlemleri durdur(mak) ve bu tasarruf ve
işlemlerin tesisinden ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağla”mak
zorunda olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
“...Bir
iptal davasında verilmiş bulunan yürütmenin durdurulması kararı (...); henüz ortada
bir iptal kararı bulunmadığı halde, iptali istenilen idari tasarrufu ve onun
sonucu olan işlemleri durdurur ve bu tasarruf ve işlemlerin tesisinden ve
icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlar. Doktrinde genel olarak
kabul edilmiş olan bu kural, yargısal içtihatlarla, uygulamada belirli bir
biçimde yer almıştır. Aksi düşünüş tarzı, idari yargı kararlarının
uygulanmaması gibi hukukun kabul edemeyeceği bir sonuç doğurur. Nitekim 9.7.1966
gün ve E: 1965/21, K:1966/7 sayılı Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Dava
Daireleri Kurulunun 14.1.1966 gün ve E:1965/470 sayılı kararı ile bu
kuram kabul edilerek idari yargı kararlarının uygulanması sağlanmıştır. (...)” (D.3.Da.,
9.3.1978, E:1978/151, K:1978/199, DD.32-33, s.207-211; Bu karar İDGK’nun 13.4.1978
günlü, E:1978/20, K:1978/26 sayılı kararıyla onanmıştır.)
HUKUKİ SEBEPLER :
TCK ve
ilgili sair mevzuat
DELİLLER : Ekte ibraz edilen belgeler, mahkeme kararları,
yargısal içtihatlar, yemin ve yasal her türlü delil…
SONUÇ
VE İSTEM : Yukarıda açıklanan,
kendiliğinden dikkate alınacak ve soruşturma aşamalarında ortaya çıkacak
nedenlerden dolayı her bir şüpheli için ayrı ayrı değerlendirilme yapılmak
suretiyle gerekli soruşturmanın yapılarak, kamu davası açılmasına karar
verilmesini talep ederim.
Şikayet
Eden
(Ad- Soyad, İmza)
EKLER:
1)
Kimlik
belgesi
[1] Söz konusu karar Yargıtay
5. HD’nin 28.6.2010, 2010/5649 E., 2010/12331 K. Sayılı ilamı ile onanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder